16 Ocak 2014 Perşembe
Junot Diaz...Ve işte onu böyle kaybedersin...
Uyuyamadığım, dön dön yorulduğum sabaha da genelde yorgun kalktığım bugünlerde en güzel uykuyu Sarpı yatırıp koşa koşa yatağa girdiğim, hemen kitabımı açıp o an nerdeysem o kahramanlarla o sokaklarda uyuyakaldığımda yaşıyorum. Yılbaşı akşamı hediye olarak gelen Junot Diaz'ın Ve işte onu böyle kaybedersin isimli romanı tamda insanı hayallere, değişik hayatlara, olmadık düşüncelere sokabilen bir kitap...
8 Ocak 2014 Çarşamba
Eataly...
Beklentim çok değildi New York'ta Whole Food's a gidiyorduk sabahları kahvaltıya, mantık aynı sonuçta, biri organik market diğeri italyan marketi...
Neyse girdik içeri alt kat eh işte, renkler donuk belkide kasalar o katta ya ondan...
Ama 'gelato' yazısı hemen içimi eritti, bide hemen yanındaki illy'den gelen kahve kokusu...
Dondurmamızı ve kahvemizi midelere indirdikten sonra yukarı çıktım dolanmaya...
miss gibi pizza kokusu geliyordu, bilen bilir öyle böyle değildir pizza tutkum ama maalesef tok olunca tadına bakamadım...
Hazır soslar, makarnalar, şaraplar, şarküteri...Ben üst katı sevdim, aldıkça alabilirim ama yorgunluk çökmüştü bir kere bana, alışveriş kaldı başka bahara...
Ama merak edenler için yemek fiyatları pahallı değil.
Market kısmına gelince; bence makul olan fiyatlardan sizlere de söz edeyim kendiniz karar verin, aa bu arada İtalya'da 3 euroydu, 5 euro derken unutmayın euro oldu 3 TL!!!
Makarnalar 10 tl'den başlıyor, şaraplar 25, pesto sosu 14 parmesan 22'den ...
Ama dedim ya bunlar başlangıç ve kısa bir tur sırasında gördüklerim, benim size tavsiyem bi gün gidin Eataly'ye önce alışveriş yapın sonra oturup bir margarita pizza sipariş edin, o sırada fiyatları çarpıp bölmeye, olmassa İtalya'dan alırım demeye vaktiniz olur... Yanına da bir kadeh Chianti'yi benim için ekleyin :)))
4 Ocak 2014 Cumartesi
Jamie Oliver... ya da Jamie's Italian...
Mekan, bana göre çok hoş, enerjik ve mutlu bir mekan olmuş...
Yemekler ve servise gelince...
Bize servis yapacak görevli yeni başladığını söylemeseydi eğer, benden koca bir olmamış! gelirdi ama hoş gördüm ve gelmeyen salatamı çok ta önemsemeden diğer siparişlerimle yetindim.
8 kişi gittiğimiz akşam yemeğinde nerdeyse tüm ana yemekleri sipariş edeceğimizden başlangıç veya atıştırma kısmını çabuk atlayalım dedik ve sadece Kalamar tava ve Polenta cipsi istedik, tadına bakalım diye.
Kalamar güzeldi ama Polenta cips bi daha listeme giremez.
Sipariş'lerin bir kısmı önceden geldiğinden, Lazanya'nın tadına da baktım ve güzeldi. Tekrar yenebilir...Ancak
aynı aileden gelen makarnalar olmamış! Ki italian denilince beklentide ona göre oluyor haliyle...Kuru ve bişeyleri eksikti ( bişeyler derken lezzeti eksik kalmış, ufak dokunuşlar yapılsa harika olabilirmiş), ki bunun benim hayal kırıklığımdı demesen yalan söylemiş olurum.Masada 2 farklı çeşit olması, eksikliğin şans olmadığını da gösterdi maalesef.
Benim jamie's Italian burger, güzeldi, lezzetli ve hafifti. Tekrar yerim zaten bayılırım burgere.
Cem'in istediği 'Rump Steak' güzeldi, lezzeti de, pişirmesi de tam kıvamındaydı yani gecenin yıldızı, masanın en iyi yemeği oydu diyebilirim.
Risotto zaten sevmem ama gelen risotto için orta karar dediler.
Genel olarak harika olmasa da tekrar şans verebileceğim ama çok çabuk kendini düzeltmesi gereken bir mekan olmuş.
Fiyatlara gelince, bu tarz mekanlarda ne kadar ödersek ordada o kadar ödedik... Ne fazla ne eksik...
26 Aralık 2013 Perşembe
ve yılın son haftası...
Yılın son haftası geldi çattı...
Radyoda Rod Stewart 'let it snow' derken bende şöyle bir göz attım 2013'e...
Hep geriye baktığımda iyileri, en iyileri hatırlarım ben, şimdi de öyle oldu zaten yüzümü güldürdü düşüncelerim, geçen sene yılbaşı akşamı Ayşe'nin dileklerimizi yazıp gökyüzüne fırlatmamız için verdiği balonları balkondan bırakırken ki itişmemizle başladı gülümsemem, fuar için İstanbul'da her arabalı vapura binmeden alıp denize bakarak içtiğim kahvenin kokusuyla, New York'a giderken ki heyecanımla, New York'ta alışveriş arası yemeği unuttuğumuzu hatırlayıp 21:00'de uykuya dalmamızla, Molivos 'taki araba yolcuğumuzla, bayramda hep yağmur yağan İstanbul'da le pain quotien'in taze çilekli tartıyla, Sarp'ımın ikinci harika doğum günü partisiyle ve Ankara'da Müge'yle bitmek tükenmek bilmeyen kahve molalarımızla devam etti gülümsemem.
Ve tabii ki bunların hepsindeki en büyük payı olan sebep hep sevdiklerimle, ailemle yaşamam herhalde...
Sadece bunları yaşamadım tabii, bir sürü şey geldi geçti, iyisiyle kötüsüyle yaşadım bu seneyi, güzel insanlarla paylaştım, her günümü doldurmaya çalıştım, çok gezdim, değişik yerlere gittim, bol bol kitap okudum, spor yaptım, fırsat buldukça kulaklık takıp radyoya takıldım...
Her anımın çok değerli, en değerlisi olduğunu düşünüp ona göre yaşadım...
Hep dua ettim, çok hem de çok dua ettim, ailem için, sevdiklerim için, ülkem için, açlar için, sokaktakiler için, yaşamları benimle olanlar için, ya da benden çok daha zor yaşayan herkes için...
Ve hep inandım, her şeyin güzel olacağına, hep mutlu olacağıma, sevdiğim herkesin iyi olacağına...
işte ben böyle geçirdim 2013'ü... unutmadan kutlamak istedim sizlerin de yeni yılınızı...
her şey istediğiniz gibi olsun...ve hatırlayın 2014 çok daha güzel anılarla dolu olacak :))
Radyoda Rod Stewart 'let it snow' derken bende şöyle bir göz attım 2013'e...
Hep geriye baktığımda iyileri, en iyileri hatırlarım ben, şimdi de öyle oldu zaten yüzümü güldürdü düşüncelerim, geçen sene yılbaşı akşamı Ayşe'nin dileklerimizi yazıp gökyüzüne fırlatmamız için verdiği balonları balkondan bırakırken ki itişmemizle başladı gülümsemem, fuar için İstanbul'da her arabalı vapura binmeden alıp denize bakarak içtiğim kahvenin kokusuyla, New York'a giderken ki heyecanımla, New York'ta alışveriş arası yemeği unuttuğumuzu hatırlayıp 21:00'de uykuya dalmamızla, Molivos 'taki araba yolcuğumuzla, bayramda hep yağmur yağan İstanbul'da le pain quotien'in taze çilekli tartıyla, Sarp'ımın ikinci harika doğum günü partisiyle ve Ankara'da Müge'yle bitmek tükenmek bilmeyen kahve molalarımızla devam etti gülümsemem.
Ve tabii ki bunların hepsindeki en büyük payı olan sebep hep sevdiklerimle, ailemle yaşamam herhalde...
Sadece bunları yaşamadım tabii, bir sürü şey geldi geçti, iyisiyle kötüsüyle yaşadım bu seneyi, güzel insanlarla paylaştım, her günümü doldurmaya çalıştım, çok gezdim, değişik yerlere gittim, bol bol kitap okudum, spor yaptım, fırsat buldukça kulaklık takıp radyoya takıldım...
Her anımın çok değerli, en değerlisi olduğunu düşünüp ona göre yaşadım...
Hep dua ettim, çok hem de çok dua ettim, ailem için, sevdiklerim için, ülkem için, açlar için, sokaktakiler için, yaşamları benimle olanlar için, ya da benden çok daha zor yaşayan herkes için...
Ve hep inandım, her şeyin güzel olacağına, hep mutlu olacağıma, sevdiğim herkesin iyi olacağına...
işte ben böyle geçirdim 2013'ü... unutmadan kutlamak istedim sizlerin de yeni yılınızı...
her şey istediğiniz gibi olsun...ve hatırlayın 2014 çok daha güzel anılarla dolu olacak :))
16 Aralık 2013 Pazartesi
Alışveriş Başlasın
Yılbaşı'nın en sevdiğim yanlarından biri de şüphesiz alışveriş yapmak, hediyeler almak, onları paketlemek ve sahiplerine vermek için beklemektir.
Her yılbaşı olduğu gibi bu sene de ailece kutlanacak yılbaşı akşamı için herkese küçük hediyeler almak adettir bizim ailede.
Giyim kuşam doğum gününde iyi gider, sen bize hayata keyif katanları öner diyenlerdenseniz eğer...
buyrun...
Kitap okumaktan zevk alan dostlarınıza 2013 içinde okuduğum ve eminim herkesin benim kadar zevk alacağı bir kitap,
Akşamları mum ışında rahatlatıcı bir çay içip keyif yapanlara...
Her yılbaşı olduğu gibi bu sene de ailece kutlanacak yılbaşı akşamı için herkese küçük hediyeler almak adettir bizim ailede.
Giyim kuşam doğum gününde iyi gider, sen bize hayata keyif katanları öner diyenlerdenseniz eğer...
buyrun...
Kitap okumaktan zevk alan dostlarınıza 2013 içinde okuduğum ve eminim herkesin benim kadar zevk alacağı bir kitap,
Haruki Murakami- Sınırın Günedinde, Güneşin Batısında Fiyat: 14,00 tl
Akşamları mum ışında rahatlatıcı bir çay içip keyif yapanlara...
Boyner Evde - Lemograss mum Fiyat: 12,50 tl
Laura Ashley - Motifli Yastık Fiyat: 89,00 tl
Bayanlili.com - Renkli Gümüş Kolye Fiyat: 67,00 tl
12 Aralık 2013 Perşembe
Van İçin Birşeyler Yap!!!
Sosyal projelere ilgim hep çok büyük olmuştur, kendince katılırım fırsat buldukça. Elimden ne gelirse yaparım, hele de çocuk ve yaşlılar için- kendine yardım edemeyip, birilerinden yardım bekleyeler için - kalbimi ve imkanlarımı hep açık tutarım.
Soğuk hava şartlarının da gelmesiyle çok daha fazla yardıma ihtiyaç duyan Van'daki çocuklarımızı biz unutmadık, Mügeyle elimizden gelen yardımla biz aşağıda gördüğünüz projeye katılıyoruz, lütfen siz de duyarlı olun ve elinizden geldiğince katılın...
Ben her gece oğlumun üstünü örtmek için uyandığımda, o çocukların da ısınmaya ihtiyaçları olduğunu hatırlıyorum...
Bir mont, bir kazak ya da bir bot...
Bu kış siz ikinciyi almadan, onların ilkini alın...
Lütfen Arayın
Öyle soğuk ki bugünlerde hava. Tüm Türkiye bir anda soğudu, Istanbul'da kar yağışı, Ankara'da -10 'larda gezen hava - her yer buzz.
Biz evlerimizde kat kat giyinip, sonuna kadar kombileri açsakta üşüyorsak hala biraz da evsizleri düşünelim, lütfen gördüğümüz yerde görmezden gelmeyip aşağıdaki numaraları arayalım ki sıcak bir yerlere yerleştirilsinler, donmaktan kurtulup, azıcık rahat edebilsinler...
10 Aralık 2013 Salı
İtalyan'mı doğsaymışım...
Kabul, yemek yemeği severim hem de çok ama italyan yemeklerine özel bir ilgim vardır, incecik pizzalar,ev yapımı makarnalar, lezzetli zeytinyağında sunulan mis gibi domatesler ve tabii ki harika mozarella peynirli salatalar...
Bir de yemek sonrası için espressoyla gelen yanındaki minik biscottileri severim.
Maalesef Ankara'da çok fazla ev yapımı makarna yok, ama gelişiyoruz çünkü değişiyoruz, benim neslim yeni yerler, kaliteli yemekler arıyor bulamayınca da bir defa gidilen mekan 2. defa ziyaret edilmiyor, bundandır herhalde Kafes Fırın bugünlerde yeniliklerle çıkıyor karşımıza, bekli menude incecik margarita pizza olsa çok daha fazla severdim onları ama o olmasa da en azından ev yapımı taze makarna eklenmiş menu'ye.
Bugün benim tercihim tavuklu Fettucini oldu, makarnanın kıvamı güzeldi, kremanın kıvamıda iyiydi ama maalesef tavuklar olmamış! küp küp kesmek bir tarz olabilir belki ama soslanıp kavrulmuşmuydu bilemedim fakat makarnayı yağlı hale getirmişti ve tabağım daki makarnanın hepsi bitemedi. Azıcık yağı az, tuzu biraz daha fazla olsa 'bellissimo' demek gelebilirdi belki içimden :))
Makarna, pizza tutturdunda istanbul'daki Jamies Italian'a hala gitmedin mi diyen sevgili dostlar inşallah onla ilgili
ilk yazım da yılbaşı sonrasında...
6 Aralık 2013 Cuma
Ah Tunalı ah...
Ankara'da en çok yapılan şey herhalde arkadaşlarla buluşmak olsa gerek.
Soğuk Ankara günlerinde sıcacık sohbetler uzar da uzar...
Ama maalesef son zamanlarda nereye gitsek te kahve içsek sorusu öyle arttı ki.
Açılan mekanların çoğu kısa sürede kapanıyor hatta yerlerine birşeyler de açılmıyor.
Anca her iki adımda karşımıza çıkan bir alışveriş merkezine gidicez de kendimize bir yerler bulup, oturup kahve içicez. Tabii bu söylediğim Çankaya bölgesi için diğer yerleri pek bilmem.
Allah'tan Kafes ve Bigchefs devamda Çankaya bölgesinde azıcık renk var.
Bunun yanısıra Tunalı'daki düzgün markaların hepsinin gitmesine sadece karum bölgesinde Michael Kors,Laura Ashley, Beymen be Vakko'nun kalmasına ne demeli :))
Geneli ayakkabıcı ve gelinlikçi olan Tunalı'nın, İstanbul'un Kadıköy'üne benzemesi, eee burası Kadıköy olduysa Bağdat caddesi nerede dememe sebep oldu.
3 Aralık 2013 Salı
Kış geldiiii
Her zaman, her yerde söylerim kış mevsimini severim hatta olması gerekenden fazla severim.
Soğuk havada sıcacık evime dönmeyi, kar yağmasını heyecanla beklemeyi, yağdığı zamansa uzun uzun serretmeyi.
Belki çocukluğumda annemin kışın yaptığı sütlü kahvelerin, pazar günleri ailece izlenilen kovboy filmlerinin ya da ne biliyim o mutluluğun etkisi çok büyüktür kışı sevmemde.
Birde kışla birlikte yılbaşı yaklaşır ya hani, caddelerin ışıl ışıl olduğu, tüm sevdiklerimize hediye seçmelerin başladı ve daha da güzeli kışın yağan yağmurların ardından karlı günlerin yeni bir yıla tüm geçmişi temizlercesine yağması, tüm yaşananları geride bırakmasıdır ya o yüzden severim ben kışı, çünkü her yeni yıl bir öncekinden çok daha güzel günlerle gelir bana...
Benden size tavsiye her yeni yıl içi boş bir defter alın kendinize... nede olsa çok şey yaşanıcak, çok önemli notlar yazılacak o deftere...
Şimdiden mutlu yıllar herkese...
11 Kasım 2013 Pazartesi
Kahvaltı... Fırıncı Orhan
Nerdeyse her pazar sabahı dışarda kahvaltı etmemiz bir geleneğe dönüştü ve mekan seçimimiz genelde Kafes Fırın dışına çıkmasa da eski alışkanlık bazende Big chefs'le son bulur.
Ama bu pazar değişiklik olsun diye ev yakınlarındaki 'Fırıncı Orhan' da kahvaltı ettik...
Fırıncı Orhan benim arada uğrayıp Cibata ekmeği aldığım ve şarküteri alışverişine geri dönelim dediğim mekandır...
Ankara'da hızla çoğaldılar ama maalesef servis zor iş keşke bunu da hesaplasalarmış...
Kahvaltı tabağımın çok geç gelmesi ve gelenin de kirli olması sebebiyle geri gitmesiyle biraz geç başladı kahvaltım ama başlaması çoğu şeyi değiştirdi...
Peynirler inanılmaz lezzetli, simit harikaydı... Geri kalanlar eh işte her yerde bulurum cinsindedi.
Mekan küçük ama kalabalıktı ki Allahtan kötü servis lezzetli kahvaltıyı gölgelemedi ve afiyetle yedik tüm peynirleri...
Fiyatlar uygun ama bana sorarsanız gitmeden ufak işey atın ağzınıza maazallah çok beklerseniz, açlık başınıza vurmasın:))
Bana yine gidermisin derseniz, evet giderim, ama bu sefer söylerim böyle güzel birmekan, böyle lezzetli tatlar, hiç haketmiyor servis yüzünden eleştirilmeyi...
21 Ekim 2013 Pazartesi
Istanbul
17 Eylül'de yazmışım en son, sonra da boşlamışım blog yazılarımı dalmışım hayatıma...
Şimdi çabuk bir göz atmacayla anlatayım size yaptıklarımı, spora başlandı hemdee öyle kaytarmacalı değil özel hocayla birlikte disiplinli bir şekilde.
Bayram tatili için Istanbul planları yapıldı, oraya gidilecek şuraya gidilecek...
Gittik, geldik.
Bugün döndük Istanbul'dan listenin bir kısmını tamamladık mesela ilk New York'ta hamburgerlerini yediğim ama benim bayıldığım esas lezzetin patates kızartması olduğu Shake Shack taa İstinyepark'a kadar gidilip bulundu ve afiyetle yenildi:)) Ama şunu söylemek lazımki kesinlikle pahallı daha doğrusu şöyle olmuş Amerika fiyatlarını günlük kurla çarpmışlar çıkmış size Türkiye fiyatı, restoran desen değil McDonalds'tan bi kaç ayar üstte bir fast foodçu için 4 kişi 15 dk yemek yedikten sonra 105 Tl hesap veriyorsa pahallıdır benim için.
Shake Shack dışında gidilen Koşuyolu Rossario'da ailece bir yemek yendi ki pizzalar çok lezzetli, etler daha da lezzetli ve hatta kuru et tabağı daha da lezzetliydi :)) herşey çok güzeldi, mekan, yemekler...fiyatlar kesinlikle uygun değil hatta pahallı ama yemeklerin lezzeti gölgeledi hesabı:)) Tek sorun hazırsa bilmem ama espresso yanında gelen biscottilerdeki aroma eksikliği.
2 gün yağan şiddetli yağmurda genelde evde ya da Kozzy'de vakit geçirmem dışında hızlandırılmış bir cadde turuda yaptık ve Le Pain Quotidien'de kahve molası verdik, nerde görürsem girdiğim filtre kahvesine bayıldığım ve waffle'ından bir ısırık alınca kendimi Paris'te hissettiğim bir cafe'dir Le Pain Quotidien. Ortamını lezzetlerini, çalışanlarını herşeyini sevdim yine ve yine söylendim niye Ankara'da yok diye:((
Ankara'da niye yok demişken son akşam koşa koşa yoğurt yemeğe gittiğim Pinkberry'de hatrı kalmasın diye ziyaret edildi şeftalili dondurulmuş yoğurt üzerine bolca meyve mideye indirildi:)))
Tüm bunları sadece bir haftaya sıkıştırmışken 1 akraba ziyareti ve birde ailece Kadıköy gezmesi ekledim tatilime, Kadıköy'ü özlemişim, kaç yıl oldu gitmeyeli hatırlayamadım ama, vapura binmek için gitmem dışında vardır bi 10 yıl. Cıvıl cıvıl oluşu, atıştırmak için oturduğumu mekandaki midye tavanın tazeliği ve Sarp'ın sokak sanatçılarını serretmesi benim Kadıköy'ü unutmamalı, her seferinde zaman ayırmalı dememe sebep oldu.
Daha çok yer vardı gezmek istediğim, Karaköy'e gidicektim yeni yerlerde yemek yiycektim,Taksim'e geçicektim havasını solucaktım, caddeye tekrar tekrar gidip boş boş cafelerde oturucaktım...
Dostlarla buluşucak, eski anıları canlandırıcaktım.
Yetmiyor İstanbul insana, gezdikçe gezesi, bi yandan tembellik edesi, bi yandan da bişeylere yetişmesi gerekiyor...
17 Eylül 2013 Salı
Teppenyaki Alaturka...
Kısa bir süre öne doğum yapan arkadaşımız ve eşinin bizi yemeğe davet etmesiyle yolumuz Tepenyaki Alaturk'aya düştü. Uzun zamadır Çukurambar da bulunan bu restoran nedense bende hiç merak uyandırmamıştı ki pişman da olmadım.
Mekan güzel sayılır ama bana göre fazla karışık. Menü desen öyle, ne arasanız var, gerçekten abartmıyorum,çekinmeyin sorun mutlaka çıkar bi yerlerden istediğiniz!
Servis hızlı ve çalışanlar güleryüzlü.
Gelelim yemeklere: çok severek yediğim tatlı ekşi soslu tavuk, o gece beni aç bıraktı desem ne demek istediğimi anlarsınız sanırım, Cem'in istediği dil balığı idare eder, arkadaşın istediği noodle ise annelerin pişirdiği çubuk makarnadan halliceydi.
Bu arada sanmayın ki herşey var menüde, hep isminden bahsediliyor, hep kalabalık falan diye fiyatları uygun, tam tersi fiyatlar yüksek hatta çok yüksek.
Ben memnun kalmadım ve bir daha gitmem, sevene de birşey demem ama benden duymuş olmayın Sushico'da noodle'ı, Sadoby'da dil balığını ve menüdeki herşeyi başka yerlerde daha iyisini yer ve verdiğiniz paraya da helal olsun dersiniz...
Yine de tek teşekkür arkadaşlarımıza...
Mekan güzel sayılır ama bana göre fazla karışık. Menü desen öyle, ne arasanız var, gerçekten abartmıyorum,çekinmeyin sorun mutlaka çıkar bi yerlerden istediğiniz!
Servis hızlı ve çalışanlar güleryüzlü.
Gelelim yemeklere: çok severek yediğim tatlı ekşi soslu tavuk, o gece beni aç bıraktı desem ne demek istediğimi anlarsınız sanırım, Cem'in istediği dil balığı idare eder, arkadaşın istediği noodle ise annelerin pişirdiği çubuk makarnadan halliceydi.
Bu arada sanmayın ki herşey var menüde, hep isminden bahsediliyor, hep kalabalık falan diye fiyatları uygun, tam tersi fiyatlar yüksek hatta çok yüksek.
Ben memnun kalmadım ve bir daha gitmem, sevene de birşey demem ama benden duymuş olmayın Sushico'da noodle'ı, Sadoby'da dil balığını ve menüdeki herşeyi başka yerlerde daha iyisini yer ve verdiğiniz paraya da helal olsun dersiniz...
Yine de tek teşekkür arkadaşlarımıza...
13 Eylül 2013 Cuma
Sarp'ıma...
bugün oğlumun, oğlumuzun doğum günü...işte o yüzden yılda 1 defa bu yazı ona...
sevgi dolu gözleriye gözlerimizin içine bakan, hep paylaşmak için bir şeyleri olan, en ufak sevinci dünyanın en büyük mutluluğuymuş gibi tekrar ve yeniden yaşayan Sarp'ın doğum günü bugün...
bügün kendi de biliyordu dünyaya geldiği gün olduğu, o yüzden tüm gün fazla daha da fazla güldü, daha da fazla güldürdü bizi...
hep gül bu hayatta, hep mutlu ol hayatında, ne yaparsan yap istediğin için, mutlu olmak için, huzurlu olmak için yap...
yıllar neşenden, gülümsemenden, gözündeki heyecandan hiç birşey alamasın, hep koru saflığını, umutlarını, her yeni güne uyandığındaki gülümsemeni...
hep koru içindeki sonsuz sevgiyi...
her zaman her yerde...
her ün söylüyorum ama işte yine söylüyorum; seni seviyorum, seni çok seviyoruz...
11 Ağustos 2013 Pazar
bebekle tatil mi... tam benlik...
Kim demiş tatil bebekle zor diye...
Sarp doğduğundan beri gitmek istediğimiz hiçbir yere gitmemezlik yapmadık.Oktoberfest'le başladık, Prag'ta dolaştık,akşam yemeklerine çıktık, sabah kahvaltılarında uzun saatler geçirdik. Hersene Bozcaada'da kaldık,son olarakta 2 günlük Midilli tatillini geride bıraktık.
Zorluk hiç olmuyor desem olmaz tabii ama bebek var diye tatil iptal etmekte neymiş...iyi bir planlama, gerekli eşyaları çantalara doldurmayla bu iş tamam başlasın keyifli tatiller...
Yapılması gereken en önemli şey doğru otel seçimi, otelde bebek yatağı olup olmaması, kahvaltı salonunda mama sandalyesi bulunması. Oda mutlaka klimalı olmalı ki soğukta ısıtmak,sıcakta soğutmak mümkün olsun.
Dünyanın heryerinde ( eğer yurtdışındaysanız) marketlerde hazır mamaları bulmak mümkün, geçen sene Münih ve Prag'ta bizden çok daha lezzetli Hipp mamalardan yemiş, meyveli yoğurtları mideye indirmiş,harika organik elma suları içmişti Sarp.
Artık kavanoz maması yeme zamanları çok geride kaldığı için, çantada herzaman bisküvi bulunması yeterli oluyor.Hiçbişey yemezse şehrin en iyi pizzacısını bulup margarita istemekte günü kurtarıyor.
Ya da tam dolaşırken acıkırsa yemeklerde uygun değilse yoğurtta yardımıma koşuyor.
Hazırlanırken çantaya mutlaka atılması gereken,güneş kremi,ateş düşürücü şurup ve böcek ilacı da gün içinde telaşmadan dolaşmaya hiççç kaygılanmamaya neden oluyor:)
Otel seçimini iyi yaptıysanız bebek odada uyurken onu yanınıza aldığınız cameradan ya da babyphone'dan izlemeniz de onun mışıl mışıl uyumasına sizinde aşağıda bahçede ya da minik cafelerde bolca keyif yapmanıza yardım eder...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)