28 Haziran 2012 Perşembe

Bu sefer de 'Kitapçı Arayanlara' ...:))

Bazı insanların harika işleri var diye düşünürüm hep,kolay demiyorum ama sadece bol keyifli;bunlardan en çok özendiğim ise kitap evi sahibi olmaktı hep.Hani bol güleryüzlü ,hep yardımcı ,hoş muhabbet kitapçılar vardır ya ,eskilerden kalma ,işte onlardan .Hatta benim bahsettiğim kitapçı 'Meg Ryan - Tom Hanks ' filminde de olan cinsten .

Artik bu tarz pek yok ,kocaman büyük kitapçılar her aradığımızı bulmamızı sağlıyor ama çabuk çabuk çıkalım ,burası da nede olsa fastfood kitapçı hissi veriyor insana.

Artık bu tarz kitapçılara o kadar sık gider oldum ki, kitap seçmekten sıkıldım derken internetten hiç sipariş vermediğimi ve hatta böyle güzel bir site bildiğimi farkettim.Arkadaşımız uzun zaman önce kurmuştu siteyi ama benim birtürlü aklıma gelmemişti.Ben geçte olsa farkettim size de mutlaka bir göz atın derim,mutlaka bir gün işinize yarar...

25 Haziran 2012 Pazartesi

Kitap Arayanlara...

Paris'e gittik geldik,bir türlü yazma fırsatı bulamadım ama bu arada bir gün uğradığımda D&R dan aldığım ' Tavan Arasındaki Buda' isimli kitabı bir çırpıda okudum ve bitti... Basit bir anlatımla çarpıcı bir konu anlatılmış ve hüznün her haline yer verilmiş,tüm insani duygulardan bahsedilmiş .Bana kalırsa mutlaka kütüphanelerde yer almalı...

1 Haziran 2012 Cuma

Yine Yeniden... PARİS

Üst üste defalarca gittiğim Paris'e son 2-3 yıldır gitmedim,fırsat olmadı gidemedim ama bu sene Cem'in fuar'a katılması ve beni de yanında götürmesi tekrar ve yeniden ben geliyorum Paris diye bağırmamı sağladı.
Ben de Paris'i çok sevenlerdenim ama o şık caddelerini,lüks mağazalarını değil,onları da seviyorum tabii ama esas ben bana verdiği duyguyu seviyorum;hani bir yere gider de insan o yer onun içine işler,her taşına dokunmak ,her anını yaşamak ister o şehrin,benim için o şehir Paris.

Her gördüğüm yerden Croissant almayı,her gördüğüm Macaron'a saldırmayı ,en iyisini bulurum umuduyla her bulduğum kahveyi içmeyi özlemiştim dogrusu.
Akşam olunca dolan cafeleri,hep gülen insanları görmeyi seviyorum ben,evine gitmeden önce dostlarda bişeyler içip hayatına hayat katan insanları.

Paris'i seviyorum çünkü yaşayanlar keyifle yaşıyor hayatı,güzel takımları,Louis Voitton çantalarıyla Vespa'larına biniyorlar ve arkadaşlarını görünce durup sohbet ediyorlar ya yağmur bile olsa,işte ben böyle mutlu ,böyle yaşanılası bir yer olduğu için seviyorum Paris'i...

Ve işte aynı duyguları yaşamak için son bir hafta....Bekle Paris geliyorum yine seni görmeye:)))

Flamenko'nun Prensleri

Los Vivancos - Flamenko'nun Prensleri

Geçenlerde Cem bana Flamenko'nun Prensleri geliyormuş ,bak çok keyifli olacak dediği zaman ,ne kadar değişik olabilir acaba ,ben Flamenko'yu Barcelona'da izledim ,hem bunlar 7 erkek diye düşünürken biraz kötümser davrandığımı geçen gece anladım .Haksızlık ettiğimi ağzım kulaklarımda izlerken düşündüm.
Gösteri ilk başladığı zaman normal gelen gösterinin ilerleyen saatleri ,salonda herkes ağzı açık izlemiş olacakki parlamış dişleri görmek mümkündü.Muhteşem bir gösteriydi.

1,5 saat durmaksızın Flamenko yapmak nasıl bir insan formudur anlam veremiyorum,hele de sonlara doğru yaptıkları şovlar insanın aklında yer edecek cinstendi.Neler yapmadılar ki en iyi olduklarını göstermek için; gözler kapalı Flamenko, Enstrüman çalarken Flamenko,baş aşağı Flamenko- izlemesem bende inanmazdım doğrusu.Gösterinin bittiği ama alkışların uzun süre bitmediği gecede en iyilerden olduklarını kesinlikle kanıtladılar.

Eğer siz bu sefer izlemediyseniz mutlaka bir daha geldiklerinde kaçırmamalısınız.