31 Ekim 2012 Çarşamba

Özgür Şef Kalamış'taymış...


Bayram’da İstanbul’da bir gezerim bir gezerim demiştim…


Gezmedim mi gezdim ama genelde bayram kutlamaları için …
 
Güzel aile yemekleri yedik…Keyifli kahveler içtik …

Arada bir zaman da Bebek Kırıntı kaçamağı yaptık tabii; her zamanki gibi lezzetli yemekleri ve ilgili garsonlarıyla güzel bir ortam vardı. Tek hoş olmayan davranış sanırım halkla ilişkilerle ilgilenen bayanın  1 yaşındaki oğlumun ayranına yoğurt eklermisiniz sorumuza hayır demesi oldu ki sonunda yoğurt eklendi bizde uzatmadık!

Harika bir hava vardı o gün dışarıda biz kızlar şaraplarımızı yudumlarken Cem’le Sarp Bebek parkında salıncaktaydı ve işte hayat dedirtti bana İstanbul J

Bayram tatili sonrası eve dönmeye hazırlanırken son gecemizde ailece yemeğe gidelim dedik; ‘Özgür Şef’’in Kalamışta’ki yerini tercih ettik,  duymuştuk ama denememiştik…

Öncelikle kesin ve net söylemeliyim ki , beklentilerimin çoook altındaydı!

Masaya oturur oturmaz inanılmaz ısrarcı garsonlarla karşılaştık, onlar ortaya şunu getirelim bunu getirelim derken ,bende bir an kendimi herşeye hayır getirmeyin derken buldum! Ve sonunda kendimiz seçeriz dememle ısrar bitti ,garson değişti!

Tabii bu kadar ısrar edilirken, oğlum için istediğim oda sıcaklığındaki su unutuldu ve 20 dk sonra 3. istememle geldi, istediğim meyve suyunun hiç gelmemesi cabası!!!

Neyse yemekler seçildi ; herkes farklı farklı bir şeyler seçti,benim seçimim ‘Lokum’dan yana oldu. annem’e önce yanlış sipariş geldi sonra düzeltildi!

Benim tabağımda asla olmaması gereken kanlar vardı ki , o kadar et yedim hiç görmedim; hani et pişirmesini iyi bilirlerdi , hani suyu içinde kalır, kırmızı olur ama asla kanlı olmazdı! Lezzetine gelince yumuşaktı ama lezzeti yoktu , daha doğrusu benim evde pişirmem den farkı yoktu!

Cem ‘in istediği New York Steak ‘te bana eh işte dedirtti doğrusu…

Tek memnun olan annem ve ablam dı ki onların etlerinin de sunumu rezaletti…

Hani Fransa’da taş üstünde kendin pişirsin falan ya , Türk usulü olunca sadece sıcak tabakla geliyor ve yanında 1 tane bile garnitür ikram edilmiyor sanırım!

Tabakların boşluğu, etimin  kanlı olması , ısrardan bunaltan garsonların çalışması beni Özgür şeften uzaklaştırdı doğrusu !
 
Ama hiç mi güzel bir şey yoktu derseniz köftesi çok lezzetliydi ve şarap seçeneği çok fazlaydı!
 
Et fiyatları her yerde yediğimiz gibiydi 32 – 50 arası, diğer mekanlara göre ne az ne çok!

Şimdiye kadar değişmez et lezzetim ‘Ankara Günaydın Kasap & Steakhouse’ , ama bir daha ki İstanbul tatilinde sırada ‘Nusr-et Steakhouse’ var , bakalım orası denildiği gibi parmak yedirtiyor mu J

18 Ekim 2012 Perşembe

Jazz mı masal mı... PRAG


Bizim keşke bitmese dediğim tatile geri dönersek sıra gelir Prag günlerine...

Münih'ten sabah kalkıp arabalara yerleştik, yol haritasını çizdik ve başladık yolculuğa . Güzel köyler geçtik ,yemyeşil tarlalar gördük  sonra eski arabaları , eski evleri görünce Çek Cumhuriyeti burası dedik.

Köylerinde nerdeyse hiç ingilizce konuşulmayan Çek Cumhuriyetinde yolculuk iyi gitti ve Prag sınırlarına girdik...

Bizim kalacağımız oteli önceden haritada işaretlememiz ve yol haritasını çıkartmamız süper oldu ki otelin önünde bulduk kendimizi.

Otelin ismi ' Art hotel Prague ' güzel bir otel , odalar büyük ve temiz, kahvaltıda çok lezzetli ve güzeldi.
Odalara yerleşip camdan bakınca , eski yapılar insanı hemen heyecanlandırıyor ve dışarı çıkmak için acele ediliyor.

Bizim otel merkeze yani Old Town denilen meydana yürüme mesafesi ile 15 - 20 dk olduğu için otelin önünden geçen tranvaya binmedik ve güzel bir parkın içinden yürüyerek Old Town 'a vardık.

Bir sürü ama gerçekten bir sürü Avrupa şehri gezdim , minicik bir meydan dan bu kadar etkilenmemiştim. Meydan'a yürürken önünden geçilen lüks mağazaların olduğu sokaklar ise mutlaka gezilmeye değer.

Meydan da 'aa ne kadar da güzel' derken başınızı kaldırıp gördüğüz ' Týn Kilisesi ' yok böyle bir şey dedirtiyor. Adeta eski bir masal anlatılırken oraya düşmüş ve orada  kalmış bir havası var.  Ben ilk karanlıkta gördüm ve çok etkilendim. Mutlaka ama mutlaka görülmeli...

Bu güzel meydan dan sonra her yerde rahatlıkla oturup yemek yiyebileceğiniz İtalyan restoranları mevcut. Yalnız dikkat , menude yazan fiyatların üstüne önce vergi sonra birde bahşiş ekliyorlar .Biz yinede tüm Prag tatilinde italyan tercih ettik :) Bu arada her yerde Euro geçmese de döviz büroları her yerde ve geç saatlere kadar açık.

İlk günümüzü böyle bitirip ertesi sabaha yeni yerler görmek için uykuya daldık...

Ertesi sabah otelde yapılan güzel kahvaltıdan sonra ilk işimiz Prag kalesini görmek oldu ki  harika bir kale mutlaka görülmeli !

Prag kalesi tepelerde olduğu için grubun bir kısmı tranvay tercih edip diğer yarısı yürümeyi tercih etti. Bu arada komik bir not : Prag'ta nerdeyse kimse bilet almıyor çünkü kimse kontrol etmiyor!!!İlk seferden sonra bizde almadık doğrusu :)
Neyse kaleyi görüp aşağıya yürümeye başlarken harika nehri ve şehrin diğer büyüleyici yapılarından biri olan Charles köprüsünü görüyorsunuz. Mutlaka üzerinde dolaşıp kulağa hoş gelen müziği dinlemeli ve bizim gibi meraklıysanız sanatçılardan bir fotoğraf almalısınız!
Prag'ta her yol nasılsa meydana çıkar dedik ve meşhur saat kulesini dönüşe sakladık, zamanlamayı da iyi yaptık ve minik gösteriyi yakaladık ,sanırım saat başı olan bu minik gösteri ise onu meşhur eden diğer bir unsur olsa gerek...

Prag büyük bir şehir olmasına rağmen turistlere cazip gelen herşey tek yerde toplandığı için tarihi yapı gezmek kısa sürüyor ve tabii ki bu benim işime geliyor çünkü Prag sokaklarında aval aval gezmek o kadar keyifli ki,her yerden gelen jazz sesleri, küçük sevimli jazz barları... ve meraklısıysanız eğer eski plak satan dükkanlar arka sokaklarda yerlerini almışlar.Bir şehirden başka ne ister ki insan..

Prag son zamanlarda içime işleyen şehir oldu, gözümü kapattığımda jazz seslerini tekrar hatırladığım , kafamı kaldırdığım da ise kendimi masalda sandığım...

Gitmediyseniz tatil listeniz de ilk sıralara koyun derim ...

Ben yine giderim...

16 Ekim 2012 Salı

Wok and Walk



Yeni yerlerin açılması beni hep heyecanlandırır, sanki senin mi demeyin, yeni yerler  yeni yemekler yeni keyifler demek...

Wok & Walk için de durum aynen böyle oldu.Önce yerini gördüm sonra yemeklerini , harika dedim bayılırım çin yemeğine , hemde 24 saat açık , oleyyy... Şimdiden favori mekanım oldu dedim...

Bugün yarın derken açıldığı haftanın cumartesi günü gittim... Karnım tok olduğu halde inatla girdim...

Önce siparişim ;

  • Çin Böreği
  • Tavuklu Parmesan Peynirli Noodle
  • Etli Noodle
Önce en güzelinden başlayacağım; etli noodle , lezzetliydi, yine yine yenir...

Tavuklu Parmesan Peynirli Noodle ; ben herşeye parmesan koyabilen bir insan olmama rağmen , bunu sevmedim. Noodle güzeldi güzel olmasına rağmen ama parmesan mı yeteri kadar kaliteli değildi yoksa çokdaha iyilerini yedimde şımarıklık mı benimki bilemedim. Tekrar denenebilir...

Amaaa iç dolgusu gerçekten lezzetli olan bir çin böreği nasıl olurda yağ küpü olur ...Lütfeen çok güzeldi oysaki...:(((

İlk ziyaretim beklentimin altında olsa da tekrar denenebilir...Hem o akşam bir aktivite vardı , belki yoğunlardı diyip üstü örtülebilir...

Tüm dünyada çin yemeği peşinde koşan ben, bu fast - food tarzı yemek fikrine bayıldım. Biraz daha dikkatle benim sevdiğim mekanlar arasına girer herhalde... Tabii birde mama sandalyesi alırlarsa :)))






12 Ekim 2012 Cuma

oleyyyyy kış geldi :)))

Yaz günleri , yazlık günleri , planlanan aile tatilleri...hepsi bitti...

İşe girildi, diyetisyene gidildi...

Herşey istenildiği gibi ilerledi ama maalesef hala bakıcı bulunamadı..

Ama olsun,  moral bozmadan ,en iyisi gelecek te o yüzden gecikmeli diyenlerdenim ben...

Hem kış gelmiş baksana ,insan yağan yağmur altında hiç mutsuz olur mu. Ben olmam , ben yağmur severim, kar severim. Kat kat giyinirim , çok üşürüm  , ısınmak için bool bol kahve içerim ama yine de illede kış gelsin diyenim...

Bu kış geçmişlerin en güzeli olsun, hep mutlu , hep keyifli günlerle dolu olsun. Tabii birde unutmadan bol gezmeli olsun :))




Bu kışta mis gibi sıcacık kahveyle başlayan her günümüz harika olsun...

8 Ekim 2012 Pazartesi

Harika Tatilll...


Bu tatili nasıl anlatsam, nerden başlasam bilemedim…
Eğlencenin böylesi dedirten Oktoberfest – Münih’ten mi, yoksa bu şehir fantastik bir film sahnesi dedirten Prag mı!

Ben gezi sıramızı takip edeyim en iyisi…
Lufthansa havayolları ( bize yapmadığı terbiyesizlik kalmadı – o başlı başlına bir blog yazısı ) ile Münih’e indik, Oktoberfest için 6 ay öncesinden yer ayırtmamıza rağmen sadece Münih’in bir kasabasında yer bulmuştuk ve kiraladığımız arabayı da alıp yola çıktık.

Kaldığımız yer ‘ GAUTİNG ‘ isimli tertemiz, sevimli bir kasaba, Munih’e de çok yakın. Biz Avrupa köy ve kasaba’larının görülmeye değer olduğunu düşünüyoruz .

Trenle de ulaşılabiliyor ama bizde araba vardı.

Sanırım konukevi de denebilicek küçük ,sevimli bir otelde kaldık. Tertemizdi ve sabah kahvaltısı yeterli derecede iyiydi. İşletmecileri güler yüzlü ve kibardı.
Hemen odalara yerleşip Oktoberfest alanına gitmemizle, kendimizi hemen festivale kaptırdık, harika bir ortam vardı.

Bir yanda litrelik biralar içip yanında Bretzel tüketenler, diğer yanda tavuk sırasında ellerinde birayla bekleyenler ve bir diğer yanda da bizim gibi şaşkınlık geçiren turistler.
Almanlar bu festivali her sene dört gözle beklermiş, zaten ortamdaki mutluluktan anlaşılıyor. O yerel kıyafetleri öyle gururla taşıyorlar ki(esasında bildiğiniz Alman köylüsü kıyafetleri) .

Burada ki ortam süperdi,gerçekti. Hani bizim oteller de yapılan ve sonu hep rezaletle biten Oktoberfest var ya yanına yaklaşamaz aslının.
 
Neyse büyük çadırlarda uzun süre önce rezervasyon yapılmassa oturmak nerdeyse imkansız, küçük çadırlar da şans biraz daha artıyor. Ya da açık alan da ki ufak tefekler tercih edilip, uzun süre kuyrukta beklenip, geçit törenleri de izlenebilir. Biralar Oktoberfest birası adı altında özel üretim fiyatlar ise litrelik biralar 9 – 10 euro arası, buğday birasının fiyatı ise 8 – 10 arası değişiyor. Tavuk çok lezettli, sosis sadece domuz etinden yapılıyor, lezzetli.

Alanda geçit törenleri sırasında yürümek zorlaşsa da genel olarak rahat, hediyelik eşyacılar ve kalp Oktoberfest kurabiyesi satan dükkanlar da zaman geçirmek için uygun.
Tabii Münih sadece Oktoberfest değil, görülmeye değer meydanları, harika birahaneleri var. Marienplatz, alışveriş için tüm ünlü markaları barındıran bir merkez. Şehrin popüler merkezi olması ,en eski birahanelere de sahip olmasının nedeni tabiiki.

 


Bir akşam yemeğini de kaldığımız kasaba da birkaç ev ötemizdeki otelin restoranında yedikten sonra ertesi sabah Prag için uykuya daldık…

2 Ekim 2012 Salı

T-bone'da orda yenirmiş!

Tatil'e gittik geldik ,harika yerler gezdik ,harika kahkahalarla mutlu olarak geri geldik.Uzun uzun bahsedeceğim Munih'ten,Oktoberfest'ten ve tabii ki Jazz seven şehir Prag'tan ama şimdi değil...

Şimdi dün akşam yediğim yemeğin hala lezzeti damaklarımdayken ondan bahsetmek isterim.
Uzun zamandır fırsat bulup ta gidemediğimiz 'Günaydın Steak House'a gittik,ne iyi ettik ...
Herkes bilirki Ankara Günaydın kebap'tan hiç haz etmem,lezzeti iyidir bişey demem ama servis ,davranış,hayali hesaplar falan filannnn....

Ama aynı işletmenin başka kolu böyle mi farklı olur,mekan kalitesi,çalışan kalitesi,yemeklerin kalitesi ve müşteri kalitesi...

Önüme konan en ince dilim eti bile dakikalar içinde silip süpürmem ,memnuniyetimi göstermiştir herhalde.

Başlangıç olarak 'Füme et & Peynir tabağı' sipariş ettik ve harika seçim di.
Füme eti sabah akşam yiyen Avrupa memleketlerinden 2 gün önce dönmüş olsam da böyle güzelini yemedim.
Etler ayrı bir güzel, peynirler ayri bir güzeldi. Yanına içmemiz için 'Kavaklıdere Selection Öküzgözü 'öneren servis elemanına da ayrıca teşekkür ederim bu arada :))

Sıra ana yemeklere geldiğinde ben harika ekmekler,füme etler ve peynirlerle yarı doymuş olarak bonfile ,Cem ise Tbone istedi.
Veeeee ikisi de sùperdi,yumuşacık,mis gibi.Garnitürleri de tam kıvamındaydı( gerçi benim kuşkonmazlar son gününü yaşıyordu ama olsun ).
Cem etini azıcık kırmızı yediği için benim sadece tadımlık almamdan kalan 495 ( tamamı 500 gr olan ) gr etini yedi bitirdi göz açıp kapatıncaya kadar :)))

Benim bonfilem Tbone kadar kanlı olmayıp, süper pişmiş,yumuşacık ve suluydu,tam benlik,tam keyiflik!

Biz tıka basa doyup ,koşa koşa eve gitmeye çalışırken ikram edilen meyve tabağımız içimizi azıcıkta olsa ferahlattı doğrusu.

Son olarak merak edenlere ; fiyatlar beklediğimiz gibiydi ,yani pahallı, ama değer.Hem zaten kim ,hangi sıklıkta 500 gr et yer ki ...?Menü de burgerler,salatalar,yada ızgaralar da var :))

Gidin ve mutlaka et yiyin,daha önce yediğiniz çoğu eti de hafızalarınızdan silin...derim ben :)))