Bu sene kime sorsam
Midilli’de, Samos’ta ya da bayrama Rodos hazırlığında…
Bizde katılalım bu
furyaya dedik ve 2 gecelik ailece Midilli kaçamağı ayarladık…
Midilli’ye Ayvalıktan
feribotla 1 saat 20 dakika da ulaşım var, Turyol ve Jale arasından biz Turyol’u seçip önceden biletlerimizi aldık. Kişi başı
ücreti gidiş-geliş 30 euro olan biletler internetten de alınabiliyor. Ada’ya
vize gerekli(yeşil pasaportlulara 2010 yılı sonunda vize kalktı),önceden
elçilikten alınabileceği gibi feribot şirketlerinden ya da koşullar
gerçekleştirilip kapıdan da 55 euro karşılığında kaç gün konaklama yapacaksanız
vize alınabiliyor, benim tavsiyem gitmeden alın belli mi olur uzun süreli, çok
girişli alıp diğer adalara da yolunuzu düşürürsünüz. Çıkış harcı olan
15tl’ninde önceden ödenmesi sıra beklememenizi sağlar.
Midili’de kalınacak yer
seçenekleri oldukça fazla merkezde kalınabildiği gibi adanın kuzey ya da güney
kesimlerinde de konaklamak mümkün. İlk gidişimizde uzaklaşmayalım dedik ve
merkeze oldukça yakın olan Pyrgos Hotel’de karar kıldık. Otel 1912’de inşa
edilmiş yüksek tavanlı odaları, sıcak kanlı çalışanları ve yeterli güzellikteki
kahvaltısı ile adanın öne çıkanlarından. Midilli’de oda fiyatları iki kişi için
45-90 euro arasında kahvaltı dahil olarak konaklama seçenekleri bulunabileceği
için bizim otel fiyat açısından biraz yüksekti, oda fiyatı 80-85 euro gibi.
Pasaport kontrolünden
hızlıca geçip feribottaki yerlerimizi aldıktan sadece 45 dk sonra Lesvos
karşımızda belirdi. Yavaş yavaş tatil havasına girmemizle gidilecek yerler ve
adanın ün salmış yemeklerinden konuşmaya başlamıştık.
Otele gitmek için taksi
kullanılabilir ya da çantanız küçükse yürüyebilirsiniz ama sıcakta tavsiye etmem çünkü taksi sadece 4-5
euro tutuyor.
Otele vardığımızda otel
görevlisi Katerina bizi buz gibi su ve lezzetli ayva reçelleriyle karşılayıp
odalarımızı gösterdi, odalar eski fakat temiz ve büyüktü.
Odalara yerleştikten
sonra ilk iş yemek için Kalderimi’yi bulmaktı…
Kalderimi ,Midilli
denince herkesin ortak önerdiği adanın en bilinenlerinden. Türkçe’de ‘kaldırım’
anlamına gelen Kalderimi’de öyle çok denenmesi gereken meze var ki hangisinden
başlasak neyi sipariş etsek bilemedik ve bir an için tüm menüyü getir demek
geldi içimizden.
Tavsiye etmeye gelince
her şeyi güzeldi demek kimseye yetmeyeceği için benim favorilerim, peynir
kızartma, kabak çiçeği kızartması, kalamar tava, patlıcan kızartma, şarap soslu
ahtapot(favorim değil ama denenebilir), yunan salata ve ev yapımı patates
kızartması bunlara ek masaya gelen kabak çiçeği dolma da yenilebilir
güzellikteydi. Tüm bunların yanında gelsin uzolar gitsin kolalarla birlikte ve
bazı mezelerin çifter kere gidip gelmesiyle 7 kişi 82 euro hesap, üstüne de
ikram olarak tatlı ve incir geldi. Harikaydı J
Yemek sonrası adada Pazar
gününün tatil olması nedeniyle nasılsa her yer tatil gidip biraz yüzelim dedik
ve en yakın plaj olan kalenin yanındaki halk plajına gittik, giriş ücreti 2
euro, her yerde şezlonglar ve şemsiyeler var… Bulduğunuz bir tanesinin altına
kurulup berrak suyun altında parlayan taşları izleyebilirsiniz. Unutmadan
hatırlatayım deniz ve kenarı taşlı olduğundan deniz ayakkabınızı unutmayın.
Soğuk suda serinledikten
sonra şehir meydanını biraz gezelim birde araba bakalım dedik ve meydana doğru
ilerledik. Meydanda ufak bir ara sokakta
‘Barrio’ ismindeki cafede mola
verip ‘Yunan kahvesi-greek cafe’(Türk kahvesinden nerdeyse farkı olmayan, biraz
daha aromalı bu kahve için şunu
söyleyebilirim bizim çoğu yerden daha iyi pişiriyorlar) sipariş etmek ve
yanında ikram edilen harika incir reçelini yemek adaya olan sevgimi biraz daha
arttırdı. Kafe’nin çalışanlarının sevimli olması ve fiyatlarının uygunluğu
tekrar görüşmek üzere dedirtti ayrılırken.
Bir kısmımız kahve içerken grubun
diğer kısmı ertesi gün için araç kiralama işlerini halletmeye koyuldu. Araç
fiyatları küçük bir araç 35 eurodan başlıyor ancak önceden ayırtmadıysanız
bulmanız olduk zorlaşıyor. Neyse ki biz şanslıydık J
Akşam yemeği için başka
bir tavsiye’ye uyduk ve merkezin biraz dışında kale hizasında bulunan
‘Refenes’e gittik. Refenes’te adanın tümünde bulunan yunan restoranları gibi
sade döşenmiş bir taverna. Mezelerin yanında balıkları da önerilen bu
restoranda ister porsiyonla isterseniz de kiloyla balık ya da karides gibi kabukluları
alabiyorsunuz. Barbunun kilosu 45, karides 40 euro. Yine 2-3 çeşit meze, 2 şişe
uzo,1 kilo barbun, 1 porsiyon sardalye,kolalar ve salata 7 kişi 85 euro hesap,
ortalamayı tutturduk mu ne J Sardalye ve barbun şiddetle tavsiye edilir.
Peynir kızartma olmamış.
Ertesi günün planı için
haritalar açıldı, blog yazıları yüksek sesle okunmaya başlandı, 2 seçenek var
adanın kuzeyi ya da güneyi. İkisinde de görmek istediğimiz yerler, yemek
istediğimiz yemekler var ama çoğunluk kuzeyden yana. Güzergah belirlendi;
Kalloni- Petra-Molivos ve Madamados…
Kahvaltı sonrası hızlı
bir hazırlanma ve yola koyulmaca…
Kalloni’de pek bir şey
yok, gitmeseniz de olur…
Geldik Petra tabelasının
altına; yolun solunda bir plaj ve yanında plaj bar, yolun sağında küçük küçük
pansiyonlar, sorduk birine burası mı diye evet dedilerJ
Burada plaja giriş
ücretsiz, su harika, şezlonglar ve şemsiyeler gayet rahat. Önce smootiler,
frappe’ler içildi sonra denize girildi. Çıkınca koca bir meyve salatası 3,5
euroya mideye indirildi.
Petra’daki pansiyonlar
her bütçeye fazlasıyla hitap ediyor. 20 euro karşılığında 2 kişilik deniz
kenarında temiz apartlar bulunabildiği gibi, dağ tepelerinde 80-90 euroluk
havuzlu otellerde mevcut. Yaz tatilinin uygun fiyatlısı şaşırtıcı!!!
Geri dönüş yoluna
gelmişken yol kenarlarında gördüğünüz minik şapellerin anlamının, yollar çok
virajlı ve dar olduğu için kazalarda hayatlarını kaybetmiş yakınları için
yapıldığını ve bazılarının içlerinde fotoğraflarının bulunduğunu eklemeden
edemeyeceğim. İçiniz burkularak’ ne kadar da çok‘ dedirtiyor insana…
Midilliye geri dönüp
arabayı teslim ettikten sonra bizim sevip buluşma noktası haline getirdiğimiz
‘Barrio’da kahveler içildi ardından çok yakındaki yoğurtçuda frozen yoğurtlar
yenildi, uzo alışverişi yapıldı ve 2 gün yetmezmiş keşke daha uzun
kalabilseydik denildi…
Midilli limanında
Türkiye’ye dönmeden feribot öncesi küçük bir duty free var, unuttuklarınızı
alabilirsiniz ama Yunan halkının dinlenmeyi fazlaca sevdiğini hesaba katarsak
unutmayın bence.
Lesvos adası zeytin
ağaçlarını, deniz ürünlerini, güler yüzlü halkını ve tertemiz bir denizi görmek
için harika bir fırsat… Unutmadan ekliyim nerdeyse her restoranda internet var
wi-fi şifresini rica etmeniz yeterli, belli mi olur belki anında fotoğraf
paylaşmak istersiniz…
Nerdeyse tam bir ada
aşığı olan ben, yine bir gün gider Midilliye ama şimdi sıra diğerlerinde…