24 Temmuz 2013 Çarşamba

Bozcaada...

ne yapıp edip her sene yolumuzu düşürmeye çalıştığımız Bozcaada'nın ruhumuza kattıkları anlatmakla olmaz yaşanmalı cinsinden duygular olmuştur her zaman...
dar sokakları, eski Rum evleri, yılışık kedileri ve içinden çıkmak istenilmeyen denizi ile Bozcaada herkesin ruhuna bir yerlerden dokunmayı başarır, kimi gider dalış yapar, kimi yeni lezzetler dener, kimi ise gün batımında şarap tadımında kendini mutlu eder...

koca Çınar altında içilen kahvenin ve bu kahvenin eşliğinde yapılan sohbetler hiç unutulmaz hep tekrarlanır cinsten olur...hele de yanında bir sigara yaktık mı uzar da uzar o sohbetler...
Bozcaada'da son yıllarda herkese hitap eden çeşitli restoranlar açılsa da en önce mezelerin yendiği, Rum lezzetlerinin denediği balıkçılar gelir. Fiyatlar yüksekte olsa, porsiyonlar küçükte olsa, büyük lezzetleri telafi eder bunları.

köfteciden tutunda burger'ciye, mezeciden balıkçıya  her akşam başka tatlar deneyebilir ya da sıkılırsanız da ev yemeklerini tercih edebilirsiniz.

tüm bunların yanı sıra şarapçıları unutmamak, güneşi batırırken şaraplarınızı yudumlamak ya da akşam şarap- peynir' le keyif yapmanın tam yeridir Bozcaada. Şarap üreticilerinin çoğundan ayrı ayrı sevdiğim çeşitler olsa da Çamlıbağ en sevdiğimdir ama Talay'dan ve Corvus 'tan da şarap almadan dönmek ayıp olur derim ben...

Bozcaada denince akla gelen diğer ünlü özelliğiyse sizi güne iyi başlatan kahvaltılarıdır, ev yapımı reçeller, lezzetli peynirler ve mis gibi zeytinlerle yaparsınız kahvaltınızı, hele bide fırından çıkmış mis kokulu börek varsa masa da .... biz bu lezzetlerin tadını Aloha Otel'de harika manzara karşısında çıkartırken size de kaçırmayın yolunuz düşerse Semra'nın kahvaltısını deneyin derim ben...
Aloha'da akşam üzeri olduğunda Kale'ye karşı, denize karşı, karaya karşı içilen kahvenin lezzeti de ayrı olur, duygusu da...

n'aparsanız yapın ister boş boş gezin daracık bembeyaz evlerin olduğu,yaşanmışlığın koktuğu sokaklarda, ister tüm tatil yatın Ayazma' da, ister akşam sohbetlerine dalıp hafif esen rüzgarla uykuya dalın odanızda  ama sakın rüzgar güllerini görmeden, gün batımına kadeh kaldırmadan, bolca şarap almadan, feribot beklerken mini kasalardan üzüm seçmeden ve arkanızda kaleye bakarken gidebildiğiniz için mutlu olmadan dönmeyin...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder