9 Kasım 2012 Cuma

TOM s DELİ :)


İnternette dolaşıp İstanbul’a bir daha gittiğimde nerelere gitsem diye bakarken , bir arkadaşımın bana ‘Doors Group ‘ diye bir grup var, onların açtığı restoranlar , kafeler güzel oluyor dediğini hatırladım ve başladım araştırmaya…

Benim bizzat gittiğim ve sevdiğim ‘Kitchenette’te bu grubun üyesiymiş meğer ... Menu’su sade ama mekan olarak keyifli gelir bana Kitchenette ,sabah kahvaltılarında yada akşamüzeri şarap keyfinde…

Tüm mekanlar birbirinden güzel görünüyordu ama ben İstanbul’da olmasa da  Londra’ya gidince mutlaka uğrayacağım kafe’yi buldum.

‘TOM s Deli ‘ tan benlik, tam sevdiğim gibi, evimin yakınlarında olsa her sabah uğrayıp bir şeyler alacağım , kahve içmek için gün içinde mutlaka uğrayacağım bir mekan...

Her Avrupa gezisi sonrası bende böyle bir yer açmak istiyorum diye ortalıkta dolaşmamdan mı bilmem , sıcaklıklarını hiç kaybetmiyorlar benim gözümde . Hele de burnuma girer girmez aldığım enfes kahve kokusu ve damağıma mis gibi keklerin lezzeti gelince…

İstanbul’da olsa da bu tarz mekanlar Ankara’da yok maalesef, Ankara’da iş yapan mekanlar genelde büyük ve gösterişli , onları da sevmiyor değilim ama bunları da görmek istiyorum artık…

En azından ben açana kadar :)

8 Kasım 2012 Perşembe

Güzel bir gün Başlıyo...

Dışarda feci bir yağmur , tabiii buna bağlı olarak korkunç bir trafik sonrası işe varıyoruz...

Ben yağmuru o kadar çok severim ki neşem yerinde kalktım sabah, yağmura saygıdan güzel güzel giyindim, sıcacık bir fincan rezene çayımı demledim, yanına da bir dilim ekmek  'La vache qui rit ' sürülmüş (genelde krem peynir sevmem ama bunu seviyorum, kabındaki sevimli inek yüzünden olabilir diye düşünüyorum :) ) .

Sarp'ta hazır uyurken birazda sabah keyfi yaparım diyerek televizyonu açıyorum...keyifli bir sabah , keyifli bir güne işarettir...

Gün nasıl başlarsa öyle biter derim ben...

Ofise gelmemiz her ne kadar uzun sürse de , benim keyfim hala yerinde ,o anda mailimde Starbuck'tan gelen bir mail, kışın habercisi ,yılbaşı lezzetleri geri gelmiş...

 
Yılbaşı geliyor değil mi dedim kendime ...İşte yılın en sevdiğim zamanlarından kış, kar, kırmızı, hediyeler, birliktelikler,yaşanmış kötü günler varsa geride bırakmalar, umutla yeni bir yıla başlamalar...

Harikaaaaa...Yağmurlu güzel bir gün , yaklaşan yılbaşı heyecanı ve benim mutlu olmayı seçen hayatım...


Daha ne istenir ki bir günden...

5 Kasım 2012 Pazartesi

Yeniden Wok'n Walk...


Çok mu yedik ne …

Akşamüzeri yemek yedim ve akşam acıkmadım , inanılır gibi değil valla…
 
Wok’n Walk’la ilk tanışmam ne yazık ki kısa sürmüş ve bana eh işte dedirtmişti ya… Hepsini unutun çünkü ben unuttum…

Wok’n Walk  dinamik atmosferi , her konuda güven veren  danışmanları ve tabii ki inanılmaz doyurucu ,lezzeti tartışılmaz menüsüyle bu sefer seçtiğim lezzet mekanlarında en üstlere çıkmayı başardı…

Yine gittik anlayacağınız Wok ustasının mekanına…

Annemde Uzakdoğu yemeklerine bayılır , o yüzden cumartesi olsun dedik , bizi ve fikrimizi önemseyen danışmanlarıyla da aynı masayı paylaşıp , başladık sohbete …

Süper bir ekip kurmuş Wok’n Walk yönetimi. Herkes profesyonel ve samimi. Hiç tanımasanız bile bizim arkadaşın mekanı dedirtecek cinsten yani… Ömer bey'e bize Wok'n Walk hakkında bilgi verdiği ve daha iyi tanımamızı sağladığı içinde teşekkürler ayrıca ...

Bir sürü yeni ve harika projeleri olduğunu duyduk, bizi sürprizlerin beklediğini ve bunları çok seveceğimizi de anlamış olduk.

Bu tatlı sohbet arasında sıra geldi yemek siparişine , hepimiz önce birer tane sosyal medya da sıklıkla bahsedilen ‘Acılı Ekşili Çorba ‘ istedik , inanılmazzzz acıydı ama lezzeti de bir o kadar güzeldi, bazı acılar tüm ayıbı örtsün diye eklenmiş gibi gelir bana, bu öyle değil , çorba zaten lezzetli acısı da lezzetin tadına tat katan baharatı…

Ufak oğlum’un tüm oyuncaklarını defalarca yere atması , çalışanların da her seferinde geri vermesi ama hiç rahatsız olmamaları bana rahatça çorbamı içirdi, bu arada yeri gelmişken söylemek isterim, mama sandalyeleri gelmiş , çocuklu ailelere duyurulur…

Ben çorbamın tamamını içemedim çünkü kaseyle değil kazanla geldi sanki önüme J  Bu gerçi tüm menü için geçerli, her şey o kadar çok ve doyurucu ki…

Ye ye bitmeyen yemeklere gelince…

Annem’e çorbanın acısı yetmedi ‘Acılı Mantarlı Tavuk ‘ yedi, güzel dedi, Cem ‘Hibachi Bonfile Noodle‘ yedi süper dedi, sıra geldi benim kine, ben ‘Yakisoba Somon’ istedim ve ne iyi ettim, harika dedim…Tek kelimeyle bugüne kadar yediğim en iyi noodle ‘dı.

Somon gibi ağır bir balık’tan noodle diye...kötü kötü düşünceler geçerken aklımdan, bugüne kadar yediğim en lezzetli noodle geldi önüme. Oğlum için istediğim ‘Tavuklu Pilav ‘ ise tam ona göreydi, o kadar doğal ve lezzetli ki 14 aylık bebeğim bile keyifle yedi…Bu arada masalarda gördüğüm küçük Buzbağ şarapları da Noodle lezzetime keyif kattı…

Fiyatlara gelince Ankara’da bugüne kadar yediğim en uygun fiyatlı Uzakdoğu yemeği, nerdeyse diğer yerlere göre yarı yarıya!

Yani sözün kısası her şey çok güzeldi, lezzeti en ince ayrıntısına kadar düşünen Wok’n Walk , müşteri fikirlerini ve düşüncelerini de unutmamış….Her fikre değer vermiş, cevaplamış…

O yüzden de bizi sıklıkla orda bulabilirsiniz, denemezseniz, çok şey kaçırırsınız…

Not: Sarp oynarsa rahat rahat yemek yerim dediğim ve kurban ettiğim telefonum yüzünden fotoğraflar Cem’den gelecek, gelince paylaşılacak… :)



 

 

 

 

 

2 Kasım 2012 Cuma

Çayyolu Çadır Kebap


Akşam işten çıkarsın …Evde yemek yerine dışarda yer öyle gideriz dersin ve nereye gitsek diye düşünmeye başlarsın ya…genel de bizim sonumuz Kebapçı olur J
 
Böyle bir akşam da ‘Çayyolu Çadır Kebap ‘ güzel bir seçim oldu yine bize…

Yine önden mezeler söylendi ; patlıcanlı bir meze( olmaz sa olmazıdır masamın )yanına kaba cacık , kabaklı cevizli bir meze ve tabii gavurdağ salata.

Mezeler çok taze ve lezzetliydi ama her seferinde inatla sipariş ettiğim Gavurdağı salata , yine beklentilerimin altında , malzemesi bol  ancak lezzeti yetersiz geldi bana…

Gerçi yemedim mi , yedim, hele de o mezeleri bayıla bayıla …

Meze faslı bitip ara sıcaklara gelince sıra ; ben Çadır’ın içli köftesini sevmem ; haşlama olduğu için , o yüzden ben direk ana yemek faslına geçtim…

Ben geçen akşam çöp şiş istedim ve çokta yumuşak değildi dedim ve Adana yemek istedim , ne de olsa onunla ünlüler, güzeldi ama harika değildi! Birkaç akşam öncede orda yemiştik ve nasıl olduysa daha lezzetliydi… Cemin yediği  Kuzu şiş ise tam bana göreydi J

Ama bu yine de Çadır hakkındaki fikirlerimi değiştirmez  Kebapçı ararsanız , hesapta yediğime değsin derseniz Çadır tercih sebebidir, bu arada  1- 2 kadehte bir şeyler içelim dediyseniz ortalama hesap kişi başı 50- 60 gelir aklınızda bulunsun…

Ve şimdiden afiyet olsun…

31 Ekim 2012 Çarşamba

Özgür Şef Kalamış'taymış...


Bayram’da İstanbul’da bir gezerim bir gezerim demiştim…


Gezmedim mi gezdim ama genelde bayram kutlamaları için …
 
Güzel aile yemekleri yedik…Keyifli kahveler içtik …

Arada bir zaman da Bebek Kırıntı kaçamağı yaptık tabii; her zamanki gibi lezzetli yemekleri ve ilgili garsonlarıyla güzel bir ortam vardı. Tek hoş olmayan davranış sanırım halkla ilişkilerle ilgilenen bayanın  1 yaşındaki oğlumun ayranına yoğurt eklermisiniz sorumuza hayır demesi oldu ki sonunda yoğurt eklendi bizde uzatmadık!

Harika bir hava vardı o gün dışarıda biz kızlar şaraplarımızı yudumlarken Cem’le Sarp Bebek parkında salıncaktaydı ve işte hayat dedirtti bana İstanbul J

Bayram tatili sonrası eve dönmeye hazırlanırken son gecemizde ailece yemeğe gidelim dedik; ‘Özgür Şef’’in Kalamışta’ki yerini tercih ettik,  duymuştuk ama denememiştik…

Öncelikle kesin ve net söylemeliyim ki , beklentilerimin çoook altındaydı!

Masaya oturur oturmaz inanılmaz ısrarcı garsonlarla karşılaştık, onlar ortaya şunu getirelim bunu getirelim derken ,bende bir an kendimi herşeye hayır getirmeyin derken buldum! Ve sonunda kendimiz seçeriz dememle ısrar bitti ,garson değişti!

Tabii bu kadar ısrar edilirken, oğlum için istediğim oda sıcaklığındaki su unutuldu ve 20 dk sonra 3. istememle geldi, istediğim meyve suyunun hiç gelmemesi cabası!!!

Neyse yemekler seçildi ; herkes farklı farklı bir şeyler seçti,benim seçimim ‘Lokum’dan yana oldu. annem’e önce yanlış sipariş geldi sonra düzeltildi!

Benim tabağımda asla olmaması gereken kanlar vardı ki , o kadar et yedim hiç görmedim; hani et pişirmesini iyi bilirlerdi , hani suyu içinde kalır, kırmızı olur ama asla kanlı olmazdı! Lezzetine gelince yumuşaktı ama lezzeti yoktu , daha doğrusu benim evde pişirmem den farkı yoktu!

Cem ‘in istediği New York Steak ‘te bana eh işte dedirtti doğrusu…

Tek memnun olan annem ve ablam dı ki onların etlerinin de sunumu rezaletti…

Hani Fransa’da taş üstünde kendin pişirsin falan ya , Türk usulü olunca sadece sıcak tabakla geliyor ve yanında 1 tane bile garnitür ikram edilmiyor sanırım!

Tabakların boşluğu, etimin  kanlı olması , ısrardan bunaltan garsonların çalışması beni Özgür şeften uzaklaştırdı doğrusu !
 
Ama hiç mi güzel bir şey yoktu derseniz köftesi çok lezzetliydi ve şarap seçeneği çok fazlaydı!
 
Et fiyatları her yerde yediğimiz gibiydi 32 – 50 arası, diğer mekanlara göre ne az ne çok!

Şimdiye kadar değişmez et lezzetim ‘Ankara Günaydın Kasap & Steakhouse’ , ama bir daha ki İstanbul tatilinde sırada ‘Nusr-et Steakhouse’ var , bakalım orası denildiği gibi parmak yedirtiyor mu J

18 Ekim 2012 Perşembe

Jazz mı masal mı... PRAG


Bizim keşke bitmese dediğim tatile geri dönersek sıra gelir Prag günlerine...

Münih'ten sabah kalkıp arabalara yerleştik, yol haritasını çizdik ve başladık yolculuğa . Güzel köyler geçtik ,yemyeşil tarlalar gördük  sonra eski arabaları , eski evleri görünce Çek Cumhuriyeti burası dedik.

Köylerinde nerdeyse hiç ingilizce konuşulmayan Çek Cumhuriyetinde yolculuk iyi gitti ve Prag sınırlarına girdik...

Bizim kalacağımız oteli önceden haritada işaretlememiz ve yol haritasını çıkartmamız süper oldu ki otelin önünde bulduk kendimizi.

Otelin ismi ' Art hotel Prague ' güzel bir otel , odalar büyük ve temiz, kahvaltıda çok lezzetli ve güzeldi.
Odalara yerleşip camdan bakınca , eski yapılar insanı hemen heyecanlandırıyor ve dışarı çıkmak için acele ediliyor.

Bizim otel merkeze yani Old Town denilen meydana yürüme mesafesi ile 15 - 20 dk olduğu için otelin önünden geçen tranvaya binmedik ve güzel bir parkın içinden yürüyerek Old Town 'a vardık.

Bir sürü ama gerçekten bir sürü Avrupa şehri gezdim , minicik bir meydan dan bu kadar etkilenmemiştim. Meydan'a yürürken önünden geçilen lüks mağazaların olduğu sokaklar ise mutlaka gezilmeye değer.

Meydan da 'aa ne kadar da güzel' derken başınızı kaldırıp gördüğüz ' Týn Kilisesi ' yok böyle bir şey dedirtiyor. Adeta eski bir masal anlatılırken oraya düşmüş ve orada  kalmış bir havası var.  Ben ilk karanlıkta gördüm ve çok etkilendim. Mutlaka ama mutlaka görülmeli...

Bu güzel meydan dan sonra her yerde rahatlıkla oturup yemek yiyebileceğiniz İtalyan restoranları mevcut. Yalnız dikkat , menude yazan fiyatların üstüne önce vergi sonra birde bahşiş ekliyorlar .Biz yinede tüm Prag tatilinde italyan tercih ettik :) Bu arada her yerde Euro geçmese de döviz büroları her yerde ve geç saatlere kadar açık.

İlk günümüzü böyle bitirip ertesi sabaha yeni yerler görmek için uykuya daldık...

Ertesi sabah otelde yapılan güzel kahvaltıdan sonra ilk işimiz Prag kalesini görmek oldu ki  harika bir kale mutlaka görülmeli !

Prag kalesi tepelerde olduğu için grubun bir kısmı tranvay tercih edip diğer yarısı yürümeyi tercih etti. Bu arada komik bir not : Prag'ta nerdeyse kimse bilet almıyor çünkü kimse kontrol etmiyor!!!İlk seferden sonra bizde almadık doğrusu :)
Neyse kaleyi görüp aşağıya yürümeye başlarken harika nehri ve şehrin diğer büyüleyici yapılarından biri olan Charles köprüsünü görüyorsunuz. Mutlaka üzerinde dolaşıp kulağa hoş gelen müziği dinlemeli ve bizim gibi meraklıysanız sanatçılardan bir fotoğraf almalısınız!
Prag'ta her yol nasılsa meydana çıkar dedik ve meşhur saat kulesini dönüşe sakladık, zamanlamayı da iyi yaptık ve minik gösteriyi yakaladık ,sanırım saat başı olan bu minik gösteri ise onu meşhur eden diğer bir unsur olsa gerek...

Prag büyük bir şehir olmasına rağmen turistlere cazip gelen herşey tek yerde toplandığı için tarihi yapı gezmek kısa sürüyor ve tabii ki bu benim işime geliyor çünkü Prag sokaklarında aval aval gezmek o kadar keyifli ki,her yerden gelen jazz sesleri, küçük sevimli jazz barları... ve meraklısıysanız eğer eski plak satan dükkanlar arka sokaklarda yerlerini almışlar.Bir şehirden başka ne ister ki insan..

Prag son zamanlarda içime işleyen şehir oldu, gözümü kapattığımda jazz seslerini tekrar hatırladığım , kafamı kaldırdığım da ise kendimi masalda sandığım...

Gitmediyseniz tatil listeniz de ilk sıralara koyun derim ...

Ben yine giderim...

16 Ekim 2012 Salı

Wok and Walk



Yeni yerlerin açılması beni hep heyecanlandırır, sanki senin mi demeyin, yeni yerler  yeni yemekler yeni keyifler demek...

Wok & Walk için de durum aynen böyle oldu.Önce yerini gördüm sonra yemeklerini , harika dedim bayılırım çin yemeğine , hemde 24 saat açık , oleyyy... Şimdiden favori mekanım oldu dedim...

Bugün yarın derken açıldığı haftanın cumartesi günü gittim... Karnım tok olduğu halde inatla girdim...

Önce siparişim ;

  • Çin Böreği
  • Tavuklu Parmesan Peynirli Noodle
  • Etli Noodle
Önce en güzelinden başlayacağım; etli noodle , lezzetliydi, yine yine yenir...

Tavuklu Parmesan Peynirli Noodle ; ben herşeye parmesan koyabilen bir insan olmama rağmen , bunu sevmedim. Noodle güzeldi güzel olmasına rağmen ama parmesan mı yeteri kadar kaliteli değildi yoksa çokdaha iyilerini yedimde şımarıklık mı benimki bilemedim. Tekrar denenebilir...

Amaaa iç dolgusu gerçekten lezzetli olan bir çin böreği nasıl olurda yağ küpü olur ...Lütfeen çok güzeldi oysaki...:(((

İlk ziyaretim beklentimin altında olsa da tekrar denenebilir...Hem o akşam bir aktivite vardı , belki yoğunlardı diyip üstü örtülebilir...

Tüm dünyada çin yemeği peşinde koşan ben, bu fast - food tarzı yemek fikrine bayıldım. Biraz daha dikkatle benim sevdiğim mekanlar arasına girer herhalde... Tabii birde mama sandalyesi alırlarsa :)))






12 Ekim 2012 Cuma

oleyyyyy kış geldi :)))

Yaz günleri , yazlık günleri , planlanan aile tatilleri...hepsi bitti...

İşe girildi, diyetisyene gidildi...

Herşey istenildiği gibi ilerledi ama maalesef hala bakıcı bulunamadı..

Ama olsun,  moral bozmadan ,en iyisi gelecek te o yüzden gecikmeli diyenlerdenim ben...

Hem kış gelmiş baksana ,insan yağan yağmur altında hiç mutsuz olur mu. Ben olmam , ben yağmur severim, kar severim. Kat kat giyinirim , çok üşürüm  , ısınmak için bool bol kahve içerim ama yine de illede kış gelsin diyenim...

Bu kış geçmişlerin en güzeli olsun, hep mutlu , hep keyifli günlerle dolu olsun. Tabii birde unutmadan bol gezmeli olsun :))




Bu kışta mis gibi sıcacık kahveyle başlayan her günümüz harika olsun...

8 Ekim 2012 Pazartesi

Harika Tatilll...


Bu tatili nasıl anlatsam, nerden başlasam bilemedim…
Eğlencenin böylesi dedirten Oktoberfest – Münih’ten mi, yoksa bu şehir fantastik bir film sahnesi dedirten Prag mı!

Ben gezi sıramızı takip edeyim en iyisi…
Lufthansa havayolları ( bize yapmadığı terbiyesizlik kalmadı – o başlı başlına bir blog yazısı ) ile Münih’e indik, Oktoberfest için 6 ay öncesinden yer ayırtmamıza rağmen sadece Münih’in bir kasabasında yer bulmuştuk ve kiraladığımız arabayı da alıp yola çıktık.

Kaldığımız yer ‘ GAUTİNG ‘ isimli tertemiz, sevimli bir kasaba, Munih’e de çok yakın. Biz Avrupa köy ve kasaba’larının görülmeye değer olduğunu düşünüyoruz .

Trenle de ulaşılabiliyor ama bizde araba vardı.

Sanırım konukevi de denebilicek küçük ,sevimli bir otelde kaldık. Tertemizdi ve sabah kahvaltısı yeterli derecede iyiydi. İşletmecileri güler yüzlü ve kibardı.
Hemen odalara yerleşip Oktoberfest alanına gitmemizle, kendimizi hemen festivale kaptırdık, harika bir ortam vardı.

Bir yanda litrelik biralar içip yanında Bretzel tüketenler, diğer yanda tavuk sırasında ellerinde birayla bekleyenler ve bir diğer yanda da bizim gibi şaşkınlık geçiren turistler.
Almanlar bu festivali her sene dört gözle beklermiş, zaten ortamdaki mutluluktan anlaşılıyor. O yerel kıyafetleri öyle gururla taşıyorlar ki(esasında bildiğiniz Alman köylüsü kıyafetleri) .

Burada ki ortam süperdi,gerçekti. Hani bizim oteller de yapılan ve sonu hep rezaletle biten Oktoberfest var ya yanına yaklaşamaz aslının.
 
Neyse büyük çadırlarda uzun süre önce rezervasyon yapılmassa oturmak nerdeyse imkansız, küçük çadırlar da şans biraz daha artıyor. Ya da açık alan da ki ufak tefekler tercih edilip, uzun süre kuyrukta beklenip, geçit törenleri de izlenebilir. Biralar Oktoberfest birası adı altında özel üretim fiyatlar ise litrelik biralar 9 – 10 euro arası, buğday birasının fiyatı ise 8 – 10 arası değişiyor. Tavuk çok lezettli, sosis sadece domuz etinden yapılıyor, lezzetli.

Alanda geçit törenleri sırasında yürümek zorlaşsa da genel olarak rahat, hediyelik eşyacılar ve kalp Oktoberfest kurabiyesi satan dükkanlar da zaman geçirmek için uygun.
Tabii Münih sadece Oktoberfest değil, görülmeye değer meydanları, harika birahaneleri var. Marienplatz, alışveriş için tüm ünlü markaları barındıran bir merkez. Şehrin popüler merkezi olması ,en eski birahanelere de sahip olmasının nedeni tabiiki.

 


Bir akşam yemeğini de kaldığımız kasaba da birkaç ev ötemizdeki otelin restoranında yedikten sonra ertesi sabah Prag için uykuya daldık…

2 Ekim 2012 Salı

T-bone'da orda yenirmiş!

Tatil'e gittik geldik ,harika yerler gezdik ,harika kahkahalarla mutlu olarak geri geldik.Uzun uzun bahsedeceğim Munih'ten,Oktoberfest'ten ve tabii ki Jazz seven şehir Prag'tan ama şimdi değil...

Şimdi dün akşam yediğim yemeğin hala lezzeti damaklarımdayken ondan bahsetmek isterim.
Uzun zamandır fırsat bulup ta gidemediğimiz 'Günaydın Steak House'a gittik,ne iyi ettik ...
Herkes bilirki Ankara Günaydın kebap'tan hiç haz etmem,lezzeti iyidir bişey demem ama servis ,davranış,hayali hesaplar falan filannnn....

Ama aynı işletmenin başka kolu böyle mi farklı olur,mekan kalitesi,çalışan kalitesi,yemeklerin kalitesi ve müşteri kalitesi...

Önüme konan en ince dilim eti bile dakikalar içinde silip süpürmem ,memnuniyetimi göstermiştir herhalde.

Başlangıç olarak 'Füme et & Peynir tabağı' sipariş ettik ve harika seçim di.
Füme eti sabah akşam yiyen Avrupa memleketlerinden 2 gün önce dönmüş olsam da böyle güzelini yemedim.
Etler ayrı bir güzel, peynirler ayri bir güzeldi. Yanına içmemiz için 'Kavaklıdere Selection Öküzgözü 'öneren servis elemanına da ayrıca teşekkür ederim bu arada :))

Sıra ana yemeklere geldiğinde ben harika ekmekler,füme etler ve peynirlerle yarı doymuş olarak bonfile ,Cem ise Tbone istedi.
Veeeee ikisi de sùperdi,yumuşacık,mis gibi.Garnitürleri de tam kıvamındaydı( gerçi benim kuşkonmazlar son gününü yaşıyordu ama olsun ).
Cem etini azıcık kırmızı yediği için benim sadece tadımlık almamdan kalan 495 ( tamamı 500 gr olan ) gr etini yedi bitirdi göz açıp kapatıncaya kadar :)))

Benim bonfilem Tbone kadar kanlı olmayıp, süper pişmiş,yumuşacık ve suluydu,tam benlik,tam keyiflik!

Biz tıka basa doyup ,koşa koşa eve gitmeye çalışırken ikram edilen meyve tabağımız içimizi azıcıkta olsa ferahlattı doğrusu.

Son olarak merak edenlere ; fiyatlar beklediğimiz gibiydi ,yani pahallı, ama değer.Hem zaten kim ,hangi sıklıkta 500 gr et yer ki ...?Menü de burgerler,salatalar,yada ızgaralar da var :))

Gidin ve mutlaka et yiyin,daha önce yediğiniz çoğu eti de hafızalarınızdan silin...derim ben :)))

30 Eylül 2012 Pazar

Gördüm geldim,yetmedi yine giderim...

Oraya gittim,buraya gittim

Yetmedi gelir gelmez Ankara sokaklarına attım kendimi, dostlarla kahve sefasına, ertesi gün kahvaltı planlarına başladım...

Harika tatil,harika şehirler...

Çok  yakında...:))))

13 Eylül 2012 Perşembe

teşekkür ederim...

Hayatımın akışını hep sevmişimdir ben, zorluklar çıksa da karşıma sonucun benden yana olacağına ,az yada çok kazancımın iyi olacağına inanırım...

Hep böyle olmaz tabii ,üzüldüğüm ,sonucunun beni rahatsız ettiği olaylarda yaşarım ama emin olun onların da son olmadığına inanırım ve güzellikler yine geldir bana ,hep karlı çıkarım...

Ama asıl güzellik geçen sene tam da bugün geldi '13.09.2011 09:20 ', hayatımız değişti,kendimiz geliştik...

İnsan büyüdükçe unutuyor ya asıl anlamını hayatın,o bize baştan hatırlattı herşeyi;öğrenmek için herşeyi nasıl defalarca deniyorsa bizim de denememiz gerektiğini , saf sevginin ne olduğunu,sevgiyi göstermenin zor olmadığını ama öncelikli sevmemiz gerekenin kendimiz olduğunu...

Ve tabii herşey bir yana, isteyince en güzel şeylerin tam da vaktinde geldiğini...

Ben oğlumu tam da o zamanda ,tam da şimdiki halini,tam da bu kadar büyük bir sevgiyle istedim...

Teşekkür ederim...

İyi ki geldin oğlum,iyi ki bizimlesin ... İyi ki biz bir aile olduk...

Seni seviyorum kocacım...

Bol gülümsemeli,en başarılı,hep sağlıklı,bol paralı,hep iyi ve en iyi hayat senin olsun Sarp'ım ...

Seni seviyorum oğlum...

12 Eylül 2012 Çarşamba

Yine Big Chefs

Hazır varken güneşi değerlendirelim dedik ve haftasonu attık kendimizi sokaklara...Tabiiki yolumuz yemek yemek için Big Chefs'e çevrildi. Çok severim Big Chefs'i ,sanki benim:)

Her fırsatta yeni yerine bayıldığımı söylüyorum, birde yağmurda kahvaltıya gitmeyi dört gözle bekliyorum.

Big Chefs'in nerdeyse menudeki herşeyinin tadına baktım ama Carpaccio Pizza kenarda köşede kalmış ,unutmuşum ! Eksik kalmasın dedim ve sipariş verdim.

Hamurundan,etinden,parmesanından lezzet,rokasından tazelik adeta fışkırıyordu. Bir yemek bu kadar sade ve lezzetli olabilir. Yanında da buz gibi bira...Muhteşem ikili...

Cumartesi yada pazar günü keyifle birşeyler yiyelim ,iki güleryüz görelim,üstüne de kahve içelim derseniz ,adres hep aynı :))

6 Eylül 2012 Perşembe

herşey mal mülk...

Herşey mal mülk , herşey para pul....Değilmiş valla...
Bugünlerde gazetelere bol bol konu olan,televizyonlara çıkan,yani o kadar şaşırtmış ki bizi peşini bırakmadığımız ünlü bir ilaç firmasının eski genel müdürü olan bir kişi bunu gösterdi bize.

Eski derken kendisi seçmiş her ay ev alabilecek maaşı almamayı,keyifle etrafta dolaşıp müşterileriyle selamlaşmayı,memleketinin yemeklerini dünya mutfağı ile harmanlamayı.

Ben ilk duyduğumun da inanmamıştım ama sonra emin olun sağlam kaynaklar onayladı haberi :))

İnternetten araştırdım ,yakınlarıma sordum;bilende var bilmeyende ...Yeri çok ortalıkta değil ama özel yemeklerinde tadına doyulmaz dediler.

İşte aşağıda hikayesi ,kendiniz okuyun.şaşırın ama benim gibi gidilecek listesine eklemeyi  de unutmayın :)
http://m.gazetevatan.com/NewsDetail.aspx?ArticleID=113525&CategoryID=1




100 bin liralık maaşı bıraktı
21.08.2012 13:19
En son Abdi İbrahim'de üst düzey yöneticiyken, "restoran' işinde girişimci olmak için tüm görevlerinden istifa eden Murat Çelikkanat, ilk restoranını Ataşehir'de açtı.

Abhaz asıllı olması nedeniyle restoranın ismini de Nart koyan ve menüye geleneksel Çerkez yemeklerinden birkaçını modernize ederek ekleyen Çelikkanat "Çocukluğumdan itibaren hayatta en büyük 2 tutkum vardı. Bunlar, yemek ve müzik" dedi.

Ailemle olmak için

Hareketli iş yaşamı sırasında yurt içi ve yurtdışı seyahatlerinde yöresel tatları hep araştırdığını anlatan Murat Çelikkanat şöyle konuştu:

"2011'de bir karar aldım, önce küçük bir cafe restaurant ile başlamak, sonra büyütüp zincir haline getirmek istiyordum. Kolay bir şey değildi. Çünkü 500 kişilik bir şirketin Genel Müdürlüğünü bırakıp, 8 yaşındaki kızımın "ne yani baba sen şimdi aşçılık mı yapacaksın' demesi gibi birçok insan bu kararımı eleştirecekti. Ancak hayallerim üstün geldi. 2012 Mayıs ayında Ataşehir'de restoranımı açtım.

Abdi İbrahim'den önce de Meriç Bros Holding'te (Nike Türkiye) Mali işler Grup Müdürlüğü, Hüsnü Güreli Danışmanlık'ta Denetim Müdürlüğü, Dr. F. Frik İlaç Sanayi A.Ş.'de Finans Direktörlüğü, Genel Müdürlük ve İcra Kurulu başkanlığı, Türkiye İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası'nda Yönetim Kurulu Üyeliği gibi görevler yaptım. Ama artık ailemle daha çok vakit geçirmek ve sevdiğim işleri yapmak istiyordum. Hayattan daha fazla zevk almak için vakit kalmıyordu.

Çerkez mitolojisinden isim seçti

Nart Çerkez mitolojisinde, halklarına refah ve mutluluk getiren tanrıların genel ismidir. Nart Tleps, Nart Setenay Guaşe, Nart Savsuruko gibi pek çok Nart Tanrısı vardır. Çerkesler çocuklarına Nart ismini koyarlar. Ben de bir Abhaz olarak bu isimle yola çıktım. Halkıma bir vefa borcum vardı. Çerkez yemeklerini dünya mutfaklarına sokabilmek amacım. Otantik bir Çerkez restaurantından ziyade, dünya mutfağından örnekler sunan ama arada Çerkez yemeklerine de yer veren bir işletme tasarladım. Amacım Nart Cafe Restaurant olarak yayılmak. 2012 sonuna kadar 1 şube daha açacağız. 2013 yılında ise birisi müzikli olmak üzere 2 şube daha planlıyoruz."(Hürriyet)

4 Eylül 2012 Salı

Türkiye'de Yetmedi Munih'te içelim...

Az mı kaldı ne :))


Eveeet bir ara vermiştim ama bu ay sonunda Münih ve Prag gezisi sonunda gezilen,görülen,yenilen,içilen çook şeyden bahsedebileceğim.

Hele de tatil planını Octoberfest(Almanların meşhur bira festivali'ne)'e ayarlamamız bana çok malzeme verir sanırım...:))

 
İçilecek biralar,yenilecek sosisler....offf çok şey mi var ne :))

tabii birde Prag var; kültürlü ve romantik...Jazz barlarıda güzelmiş diye duydum bakalım...